Üniversitemiz Kudüs Bilinci Topluluğu tarafından “Gazze: Sumud Filosu Katılımcıları ile Söyleşi” etkinliği düzenlendi.
Yahya Kemal Konferans Salonunda düzenlenen programa, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Lüy, Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Özer Sevim ve Doç. Dr. Zehra Gün Gök, Kudüs Bilinci Topluluğu Akademik Danışmanı Prof. Dr. Mustafa Yiğitoğlu, Ankara Filistin Dayanışma Platformu temsilcisi Zeynel Abidin Özkan, Sumud Filosu Aktivisti Metehan Sarı, akademik ve idari personelimiz ile öğrencilerimiz katıldı.
İslami İlimler Fakültesi Arş. Gör. Abdurrahman Enes Bozkurt’un' Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan program, Kudüs Bilinci Topluluğu Akademik Danışmanı Prof. Dr. Mustafa Yiğitoğlu'nun konuşmasıyla devam etti.
Prof. Dr. Mustafa Yiğitoğlu, "Topluluğumuz; toprakları elinden alınan, büyük bir kısmı sürgüne gönderilen, geride kalanların ise evleri yıkılıp elinden alınan, kadın, çocuk, yaşlı demeden öldürülen, akla gelmedik işkencelere maruz kalan Filistin halkının sesine tercüman olmak amacıyla kurulmuştur. Bu amaçla Üniversitemiz içerisinde farkındalık oluşturmayı arzu etmekteyiz. Birlikte bu zulmü durdurmak için elimizden ne geliyorsa planlamasını yapıp, eyleme geçmek hepimiz için faydalı olacaktır. Katılımınız için hepinize teşekkür ediyorum." dedi.
Programda konuşma yapan Kudüs Bilinci Topluluğu Başkanı Esra Yuvacı, "Kudüs, sadece haritalarda bir nokta, tarih kitaplarında bir başlık ya da haber bültenlerinde geçen bir isim değildir. Kudüs; yeryüzündeki duruşumuzun ve ümmet olma şuurumuzun sembolüdür. Resûlullah (SAV) Beytü'l-Makdis'i; kalplerin ferahladığı, sekinenin indiği, duaların kabulüne vesile olan kutlu bir belde olarak tarif etmiştir. Mescid-i Aksa'nın gölgesinde yaşanan acılar hepimizin omuzlarında bir sorumluluk olarak durmaktadır. Biz biliyoruz ki Kudüs'ün özgürlüğü yalnızca siyasi bir mesele değil; imani ve vicdani bir meseledir. Çünkü Kudüs'ü unutmak, Resulullah (SAV) emanetine vefa göstermemektir. Hatırlamak ise bir direniş ve diriliş biçimidir. Her birimizin bu yolculukta söyleyecek bir sözü, atacak bir adımı olduğuna inanıyoruz. Bu dava uğrunda hayatından vazgeçmiş Filistinli mücahid Abdullah Galip Bergusi'nin de dediği gibi: 'Eli kalem tutan bu davayı yazsın, hitabeti güçlü olan bu davayı konuşsun, herkes bir şey yapsın ama sakın sessiz kalmasın. Çünkü sessizlik öldürür." şeklinde konuştu.
Programda Kudüs’ün tarihî, dinî ve vicdanî boyutları ele alınarak Filistin meselesinin yalnızca siyasi değil; aynı zamanda insani ve ahlaki bir sorumluluk olduğu vurgulandı.
Etkinlikte konuşmacı olarak yer alan Ankara Filistin Dayanışma Platformu temsilcisi Zeynel Abidin Özkan ve Sumud Filosu Aktivisti Metehan Sarı, Sumud Filosu ile Gazze'ye yardım ulaştırma yolunda edindikleri tecrübe ve gözlemleri katılımcılarla paylaşarak sahadan aktarılan bilgiler ışığında Gazze’de yaşanan insanî dramı değerlendirdi.

Zeynel Abidin Özkan, Gazze’nin uzun yıllardır kara, deniz ve hava ablukası altında tutulduğunu belirtti. Bu sürecin bir “açık hava hapishanesi”ne dönüştüğünü ifade eden Özkan; ‘‘Açık hava hapishanesinin tanımı şudur: Bir tarafta İsrail var ve çıkmanıza müsaade etmiyor. Diğer taraf ise Mısır tarafından tutuluyor ve insanî yardım bile giremeyen bir kapınız var. Onun dışında sahilinden balık tutulmasına dâhi müsaade etmedikleri 16 yıl süren bir abluka var. Dünyanın farklı bölgelerinde insan hakları alanında faaliyet gösteren kurumlar bu zulme tepki göstermek için onlarca çalışma yaptılar ve bunu engellemek adına birçok faaliyet gerçekleştirdiler. 2007’den itibaren Gazze’ye girişine izin verilen yardım kalemleri son derece sınırlıydı ve temel ihtiyaçları karşılayan sadece 45 kalem malzeme vardı. Kişinin günlük ihtiyacını bile karşılayamayacak kadar az. İnşaat malzemelerinden tıbbî cihazlara kadar pek çok temel ihtiyaç bilinçli şekilde engelleniyordu.’’ dedi.
Gazze ve Filistin için dünyanın farklı ülkelerinden vicdan sahibi insanların yıllar boyunca çeşitli girişimlerde bulunduğunu hatırlatarak, 2010 yılında gerçekleştirilen Mavi Marmara ve özgürlük filolarının bu mücadelenin en çarpıcı örnekleri olduğunu söyleyen Özkan, Mavi Marmara saldırısında yaşanan can kayıplarına ve yaralanmalara dikkat çekti ve olayın uluslararası hukuk açısından suç teşkil ettiğinin Birleşmiş Milletler raporlarıyla da tescillendiğini ancak adaletin sağlanamadığını ifade etti.
7 Ekim sonrası sürece de değinen Özkan, Gazze’de yaşananların artık açık bir insani felakete ve soykırıma dönüştüğünü belirterek, yüz binlerce sivilin hayatını kaybettiğini, milyonlarca insanın defalarca yerinden edildiğini ve Gazze'ye insanî yardım girişlerinin tamamen engellendiğini dile getirdi. Uluslararası kurumların ve devletlerin bu süreçte etkisiz kaldığını söyleyen Özkan, “Bugün Gazze’de yaşananlar, uluslararası sistemin yetersiz kaldığını göstermektedir.” ifadelerini kullandı.
Konuşmasında sivil toplumun rolüne de dikkat çeken Özkan, Türkiye başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde insanların yürüyüşler, yardım kampanyaları ve insanî konvoylarla Gazze halkının yanında durmaya çalıştığını söyledi. Son dönemde gerçekleştirilen kara, hava ve deniz yoluyla ablukanın kırılmasına yönelik girişimlere değinen Özkan, tüm engellemelere rağmen bu mücadelenin kararlılıkla sürdürüldüğünü ifade etti.
Sumud Filosu aktivisti Metehan Sarı, Kudüs bilincinin diri tutulmasının önemine ve Sumud Filosu sürecinde yaşadığı deneyimlere değindi. Bir dönem taş atan çocukların günümüzün direnişçileri olduğunu dile getiren Sarı; "Biz Sumud Filosu'yla yola çıktığımızda; arkamızda yürüyüşle, boykotla ve sosyal medya paylaşımıyla destek veren insanlar vardı. Herkes Sumud’u sahiplendi. Din, dil, ırk fark etmeksizin Gazze direnişi için bir zemin oluşturdu. Bizlerin Müslüman olarak bir inancı var. Ölürsek şehit oluruz. Yaşarsak belki Rabbimizin katında sevap kazanırız. Ama bu yolculuk inançların ötesinde insanlara vicdanlarıyla hareket etmeyi gösterdi. O insanlar, yollarına vicdanlarıyla yola çıktılar ve asla vazgeçmediler." dedi.
Program, konuşmacılara teşekkür belgesi ve hediye takdimi ardından toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.





